Mao Ze Dong Liderliğindeki Çin Komünist Ordusu, Mareşal Cang Key Şek kuvvetlerini mağlup etti ve bütün Çin’de iktidarı ele geçirdi.Kızıl Çin Ordusunun General Vang Cing komutasındaki 8. Ordusu Lencu Şehrinden Sovyetlerden temin ettiği nakliye Uçakları ve kendi imkanları ile Doğu Türkistan’a doğru ilerlemeye başladılar.
Gulca Merkezli bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti Hükumetinin Ahmetcan Kasimi başkanlığındaki lider kadrosu Stalin tarafından uçak kazası süsü verilerek katledildi. Cumhuriyetin 20 bin kişilik Milli Ordusu Sovyetlerin baskı ve tehditleri ile Çin Ordusunun bağımsız bir Tugayı haline dönüştürüldü.
Urumçi’de mevcut Karma Eyalet Hükümetinin Türk Liderliği Çin Kızıl Ordusuna karşı koymanın kitlesel katliamlara ve daha büyük felaketlere sebep olacağı savı ile “Vatan İçin Vatan’dan Ayrılma” fikrinde anlaştılar. Türk Liderler Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin’in önderliğindeki Uygur ve Kazak Türklerinde oluşan büyük göç kafilesi Himalaya dağlarını çetin kış şartlarında aşarak,büyük zaiyatlar vererek Keşmir’e hicret ettiler.Urumçı’deki eski rejime bağlı (Komindang Partisine bağlı) Çin işgal Ordusunun Tungan asıllı bazı üst rütbeli Komutanları Kurmayları ile birlikte Tayvan’a kaçan ve orada Çin Cumhuriyeti adı ile yeni bir devlet kuran Mareşal Cang Keyşek’a iltıhak etmek üzere Hindistan’a sığındılar.
Doğu Türkistan’da kalan eski rejime bağlı İşgal güçlerinin komutanı General Tav Si Yu Mao’ya telgraf yollayarak teslim olduğunu bildirdi.
1949’da Mao Zeo Dong Çin’e tamamen hakim oldu ve sözde Halk Cumhuriyetini ilan ettikten sonra 12 Aralık 1949’da kalabalık bir Heyetle birlikte birkaç ay sürecek olan Moskova ziyaretine başladı. 20 Ocak 1950’de yeni Rejimin Başbakanı ve Dış işleri bakanı Çu En Lay başkanlığındaki Çin Heyeti ile Dış işleri bakanı Andrı Vishnisky başkanlığındaki Sovyetler Birliği Heyeti arasında görüşmeler başladı . Sonuçta 14 Şubat 1950’de 30 yıl süreli ve 19 maddeli bir gizli anlaşma imzalandı ve bu antlaşmanın her iki taraf arasında mutlaka gizli kalması kararlaştırıldı. Bu heyetin içerisinde sözde Uygur Özerk bölgesinin Mao tarafından direkt atanmış olan kukla başkanı Seyfettin Azizi’nın de olduğu söylenir.
Bu bu gizli anlaşma, 16 Temmuz 1950 tarihinde New York’ta ABD Dış İlişkiler Derneği’nce düzenlenen bir toplantıda bu gizli anlaşmanın bazı önemli maddeleri açıklanır ve büyük yankı yapar.Bu sırrın açıklanması bir ABD ile SSCB arasında gerginliğe sebep olur.
1991 yılında Sovyetler Birliği tarihin karanlık sahifelerine mahkum olduktan sonra bu gizli anlaşmanın içeriği açıklandı ve büyük tartışmalara neden oldu. Her nedense Bu anlaşmanın Uygurca çevirisi bugüne kadar yayınlanmadı. Biz bugün bu anlaşmanın Uygurca tercümesine yer vererek bu eksikliği gidermeye çalıştık.
Antlaşmanın içeriğine bakıldığında, bu belge tam bir sömürge dönemini hatırlatmaktadır. Ayrıca, devletler hukukunu ve eşitlik ve adalet ilkelerini ayaklar altına alan onur kırıcı maddelerle doludur. Örneğin:
2.Madde: Çin tarafı, Sovyetlere Çin’in Kuzey ve kuzeydoğu bölgelerinde Kızıl Ordu’nun yerleşmesi için deniz ve Hava üsleri tahsis eder.
4.madde: Çin tarafı Sovyetler Birliği emrine 10 milyon Çinli işçi tahsis etmeyi(göndermeyi) taahhüt eder.
7. madde: Doğal zenginliklerinin kısıtlı olması sebebi ile Çin tarafı 100 milyon Çin vatandaşının azaltılmasını kabul eder.Bunun için Çin tarafı gerekli şartları ve çareleri almayı kabul eder. ( Mao’nun yaptığı büyük ve toplu kıyımlar ve sık sık başvurduğu kitlesel katliamlar acaba bu anlaşmanın yerine getirilmesi için mi yapılmıştı ? sorusu akla geliyor. HG.)
8.madde: Çin tarafı,devlete ait bütün siyasi,sosyal,eğitim,kültür ve ekonomik alan ve organların tamamına ve bağlı şubelerine özel Sovyet danışmanların yerleştirilmesini taahhüt eder.
9. Madde: Çin Halk Cumhuriyeti, tüm deniz sahilleri ve iç pazarlarını Sovyetlerin serbest ticaret yapmalarını kabul eder.Gümrük vergisini de % 1(bir) olmasını taahhüt eder.
12.madde: Sovyetler Birliği Çin Halk Cumhuriyeti sınırları dahilindeki bütün yer altı zenginlik kaynakları,madenler ve ülkede üretilen bütün ham ve yarı mamul ürünlerin tamamını el kaymaya,işletmeye ve yönetme hakkına sahip olabilecektir. Ülkede çıkarılan kalay madeninin % 20’si Çin’e bırakılacak,%80’ni ise,Sovyetler Birliği’ne götürebilecektir.Buna mukabil Sovyet tarafı Çin’in ağır sanayi’nin kurulmasına yardım edecektir.
13.Madde: Çin tarafı Pekin;Şanghay ,Tien Jin,Kanton,Huang Cu başta olmak üzere 15 merkezi ve büyük şehirlerin en önemli ve merkezi bölgelerini Sovyet Vatandaşlarının(göçmenlerinin) oturması için tahsis edecektir.
15.Madde: Sovyetler Birliği Çangçun demir yolunun her iki tarafındaki 50 Çakırım(yaklaşık 20 Km + 20 Km.= 40 Km)çapındaki bölgeyi Çin ile ortaklaşa yönetecektir. Demir yolları ve ait işletmelerin birinci derecede sorumluları(Genel,Müdür,Müdür ve Başkanları) Sovyet vatandaşlarından,yardımcıları ise Çin Vatandaşlarından atanacaktır.
16.madde: Daha önceki yıllarda(savaş zamanında) ÇKP. İle Sovyetler arasında imzalanan Mançurya anlaşmasının süresi otomatik olarak uzatılmıştır. Sovyetler Birliği bu anlaşma ile elde ettiği bütün imtiyazlardan sonuna kadar istifade edecektir.
Bu anlaşmanın Doğu Türkistan ve diğer Çin işgalindeki Tibet,İç Moğolistan ve Mançurya açısından çok önemli olduğunu düşündüğümüz maddeleri şunlardır;
18.Madde: Bu antlaşmanın tarafları olan Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti Hükümetleri Doğu Türkistan(Xinjiang) Tibet(Xizang) ve İç Moğolistan’da yaşayan Milletlerin kendi Halk Cumhuriyetlerini kurmalarını kabul eder.Anılan bu bölgelerin bağımsız olabilmeleri için taraflar ortak şekilde yardımcı olur ve bunun tahakkukundan sorumludurlar.
Antlaşmanın 18. maddesine göre Çin ve Sovyetler Sözde özerk statü yalanı ile işgal ettiği Doğu Türkistan, Tibet, İç Moğolistan ve Mançurya’nın bağımsız olmalarını kabul ve bunun gerçekleşmesi için ortaklaşa çalışacaklardır. Ancak,her iki emperyalist ülke, her zaman olduğu gibi, taahhütlerine sadık kalmamış ve kendilerinden önceki yönetimlerin yanı seleflerinin yöntemini daha de geliştirerek sürdürdürmüş ve halen sürdürmektedir. Komünizm, sosyalizm, halkların kardeşliği,eşitlik,birlik ve beraberlik söylemleri bu mazlum milletleri ve halkları yıllarca uyutarak kandırmak ve aldatmak için birer slogan olarak kullanılmıştır.
Günümüzdeki Rus ve Çinli yöneticileri de giydikleri yeni ayakkabıları ile eski yoldan yürümeye devam etmektedirler. Putin’in Kırım’ı ilhak etmesi bunun tipik bir örneğidir.